13 Aralık 2015 Pazar

Harbiye Restoran

Mutfak
Görebildiğim kadarıyla, oldukça geniş, ferah ve aydınlıktı. Dışarıdan görülebilecek şekilde tasarlanması hijyen açısından güven veriyor. Ancak mezelerin sunulduğu veya gösterildiği dolap daha güzel tasarlanabilirdi.
Tesisin Çevresi ve Genel Özellikleri
Tesis merkeze yakın ve kolay ulaşılabilen bir noktada. Tesis, yeni yapılanmakta olan bir bölgede olduğu için bazı çevresel sorunları var. Tesisin iç mekan tasarımı oldukça geniş ve rahatlatıcı.  Mefruşat, kullanılan diğer araç-gereç oldukça kaliteli. Meze ve yemeklerin sunumu oldukça.
Tuvaletler
Oldukça temiz ve hoş dizayn edilmiş. Musluklara bayıldım.
Personel
Personel oldukça temiz ve bakımlı. Şef oldukça tecrübeli ve profesyonel. Ancak, garson ve komilerin servis, sunum ve toplama gibi konularda eğitim almaları gerekiyor. Örneğin, içeceklerin miktarını müşteriye sormadan alışkanlık şeklinde doldurmaları veya sormadan buz atmaları hatalıydı.
Fiyat
Tesisin nitelikleri, meze ve yemeklerin lezzet ve kalitesi dikkate alındığında fiyat oldukça normal. Ancak Eskişehir koşulları dikkate alındığında biraz yüksek görünüyor.
Lezzet
Alışık olmadığım bir damak tadı olduğu için bazılarını çok beğendiğimi bazılarını çok fazla beğenmediğimi söyleyebilirim. Çoğunu referans alabileceğim bir deneyimim olmadığı için, diğer bir ifadeyle ilk kez denediğim için kendi damak zevkime göre aşağıdaki gibi değerlendirdim;
Biberli Ekmek                    2  (**)                                  Çökelek                                2  (**)
Yeşil Zeytin Salatası         3 (***)                                Zehtar Salatası                  3 (***)
Oruk (İçli Köfte)                3 (****)                              Babaganuş                         5  (*****)
Ali Nazik                              5  (*****)                          Humus                                 5  (*****)
Zengi                                    7 (*******)                      Harbi Et                               7 (*******)

Künçlü Ekmek                   9 (*********)                 Rakı                                       10 (**********)

11 Aralık 2015 Cuma

Hatay Lezzetlerinin Eskişehir Şubesi Harbiye Restoran

Nihayet uzun bir aradan sonra şikemperverler olarak tam kadro toplandık 9 Aralık 2015’de. Bu sefer durağımız Hatay’ın lezzetlerini tadabileceğimiz Harbiye Restoran oldu. Öncelikle mekanla başlamak istiyorum. Şık bir giriş, karşılama hostesi ve masaya kadar eşlik edilmesi son derece güzel bir başlangıç oldu. Paltolarımız da alınsaydı daha güzel olurdu, zira her ne kadar masada fazla sandalyelerimiz olduğu için bu durum akşam için sorun yaratmasa da soğuk kış günlerinin kalın aksesuarları bu gibi yerlerde gözden kaçırılmaması gereken önemli bir detay bence. Salon genel hatlarıyla şık ve gereksiz detaylardan uzaktı. Masa yanlarındaki servantlar bu tip işletmelerde görmekten keyif aldığım detaylardan, burada da görmek hoşuma gitti, yakışmış. Mekanın konseptine yakıştıramadığım birkaç detayı belirtmeden geçemeyeceğim. Öncelikle böyle bir konseptte televizyonun olması ve bütün gece spor kanalının açık kalması can sıkıcıydı. Derbi maçı vb kabul edilebilir belki, veya edilmemesi halinde o gün restorana gelinmez fakat müşeri profilinin karma olması durumunda son derece gereksiz ve dikkat dağıtıcı. Diğer beğenmediğim nokta bahçede yer alan kıpkırmızı büyük tabelanın ışığı oldu; gece boyu gözümüzü aldı. Elbette gerekli ancak biraz yukarı alınmasıyla kolaylıkla çözülebilecek bir konu. Bir de salonda Hatay’da bir şelalenin yer aldığı fotoğraf içeriğe uygun olsa da restoranın lüks konseptine hiç uymamış. Gelelim yemeklere…

İlk olarak masaya ceviz, peynir, salça, zeytin/zeytinyağının yer aldığı ikramlar yerleştirildi. Lezzetinin yanı sıra şık sunumuyla hoşuma gitti. İlk ikramlar humus, zahter salatası, kırma zeytin salatası, babagannuç, , peynir ve kavundu. Özel beğenmezliğimle kavunu tadamadım. Diğerleri ise babagannuç hariç başarılıydı. Özellikle zahter ve zeytin salatası damaklarımızı şenlendirdi. Yanında sunulan sıcak pide konculu pide (susamlı pide) gelene kadar bizi mutlu etti, sonra pabucu dama atıldı. Konculu pidenin sunumu ve ardından makasla porsiyonlanması sanırım hepimizin hoşuna gitti. Aynı anda gelen ali nazik de lezzet bakımından doyurucuydu. Ara sıcak olarak gelen diğer yemek olan yassı oruk (sac oruk) sunumuyla ve kıtırlığıyla şık olsa da tadı beni çok tatmin etmedi. Esansının neden az olduğunu sorduğumuzda Eskişehir damağına uyması için baharatlarının azaltıldığı bilgisini aldık. Sürük (çökelek) benim önceden tattıklarıma göre çok lezzetli değildi; ama bu benim çökelek hassasiyetimden de kaynaklanıyor olabilir. Diğer bir ikram olan zengin de acı severleri sevindirdi, benim için ise bir çatal ucu. Ana yemek olarak gelen Harbi et son derece güzel, dinlendirilmiş etten yapılmıştı ve hepimiz doymuş olmamıza rağmen tadından dolayı karşı koyamayıp yedik. Ancak bunun gibi yeterince dinlendirilmiş etlerin az pişirilmesi taraftarıyım, sormaları yeterliydi. Gecenin tatlısı künefe ise gecenin sonuna yaraşırdı. Bütün gecemizin eşlikçisi Ege Gold benim için ağırdı, zevk meselesi.

Mekânda bütün bu yemeklerin hazırlandığı mutfağın yarı açık olması hoş bir detaydı, insana güven veriyor. Buna rağmen salonda yemek kokusunun olmaması ise takdire şayan. Tuvaletler temiz olmakla birlikte otel bölümüne kadar yürümek ve lobiyle ortak kullanmak çok hoşuma gitmedi. Yine de önemli olan temizliği.

Başta işletme yöneticisi İsa Bey olmak üzere çalışanlar profesyonel bir hizmet sundular. Servis takımlarının gece boyu usulüne uygun şekilde değiştirilmesi bu gibi mekânlarda dikkat ettiğim ve sevdiğim bir detay. Servis alakarta uygundu ancak ikramlarla ana yemeğin arası olması gerekenden biraz daha uzağa düştü. Belli bir saatten sonra ise maalesef ilk baştaki ilgi azaldı. Uğurlama ise gerektiği gibiydi.

Harbiye Restoran’a giderken zaten fiyat açısından neyle karşılaşacağımı bildiğim için beni çok şaşırtmadı. Bence yemekler ve hizmet dikkate alındığında normal. Ancak her keseye uygun olmadığını belirtmem gerek. Yine de farklı bir yemek deneyimi için çok sık olmasa da gidilebilecek bir yer.

Eklemeden geçemeyeceğim küçük detay; ışıklar saat 21 civarı kısıldı ve masadaki mumlar yakıldı ki bence atmosferi daha iyi hissetmemizi sağladı. Ancak nedense 22 civarı ışıklar geri açıldı, erken gibi geldi bana.


Velhasılıkelam; güzel mekân, güzel hizmet, güzel yemek, hoş sohbetle akademik şikemperverler yine lezzetli bir buluşma yaşadık. 

25 Ağustos 2015 Salı

Ah Müzeyyen Vah Müzeyyen

Bu defa hızla organize edilen buluşmamız Müzeyyen Restoran’da gerçekleşti. En sevindirici yanı, hızlı bir organizasyonda az fire olmasıydı. Bir de Emrah Yıldız vardı, kendisi de tam bir şikemperver olan Emrah, varlığıyla, sohbetiyle neşe kattı geceye.


İkramlar
Yemekten önce pek çok ikram tadımı yaptık. Rakının eşlikçileri kavun ve peynir hep başköşede. Borani, yoğurtlu patlıcan, acı ezme, köz biber, gavurdağı… Hepsinin tadına baktık. Hepsinin içinde en favori Ezine peyniri oldu sanırım gece boyu. Ara sıcaklardan çöp şiş ve ciğer yüzümüzü güldürdü. Adana benim damak tadıma pek hitap etmediği için yorumsuz kalmayı tercih ederim ama pirzola hepimiz için bir sınavdı, zor bir sınav. Konuyla ilgili farklı tespitler yapıldı ve masada uzun süre ana konu oldu.


Servis
Serviste herhangi bir problem yaşanmadı. Başta biraz hızlı olsa da servis görevlilerine ‘geniş geniş’ oturacağımızı söylememiz üzerine istediğimiz tempoya kavuştu diyebilirim. Çalışanlar güler yüzlü ve ilgiliydi. Mekânın tamamen dolu olduğu zamanlarda da umarım aynı ilgi ve alaka yansıtılabiliyordur.


Mekan
Yeri ve ulaşımı son derece kolay bir yer Müzeyyen. Araçla gelenler için park sıkıntısı yok. Cadde üzerinde olmasına rağmen uzun kaldırım yolun karbondioksitinden uzaklaştırıyor. Bahçesi sarmaşıklar ve yeşilliklerle dolu, nezih bir mekân. İki kattan ve yazın rahatlıkla kullanılabilecek bir bahçeden oluşuyor. Ocakbaşı merdivenlerin tam başında, tuvaletler yukarıda, temiz. Ancak havalandırma biraz yetersiz. Sıcak havada dışarıda olduğumuz için rahatsız etmedi ama kışın tekrar değerlendirmek gerekir.


Fiyat
Fiyatlar beklediğimizin biraz üzerindeydi. Aslında salt bunu söylemek yanlış olacaktır. Fiyat yemek kalitesi karşılaştırmasında biraz dengesizlik oldu demek daha yerinde olacaktır. Ama Hüseyin Bey’in dediği gibi bu buluşmalara ara verdiğimiz yaz döneminde et ve içki fiyatlarındaki artışla da ilgili olabilir. Yine de normalde pek önemsemediğimiz adisyona bakmadan geçemedik. Kısacası her keseye uygun olduğu söylenemez.



Velhasılıkelam, şehrin ortasında yeşillikler içinde daha çok hoş sohbetle doyduğum bir gece geçirdim.

18 Ağustos 2015 Salı

Müzeyyen Ocakbaşı, 

Müzeyyen Senar’dan şarkıların ağırlıklı olduğu arka planda hafif bir müzik eşliğinde yenilen yemek ve sohbetle kaldırılan kadehlerle küçük bir mekan. Ağustos, hava sıcak bahçede, sarmaşıkla örtülü çardağın altında kurulu masa etrafında buluştuk.

Ocakbaşı meyhane olur mu? Oluyor. Meyhane denilince mangalın etrafında cızlayan ızgaralardan tabağına bir parça alıp yenilen yer olarak düşünmek tuhaf geliyor. Bu ilk deneyimim. Açıkçası ciğer, kuzu şiş gibi ızgaralar olabilir. Ancak içinde hatırı sayılır bir kuzu yağı hatta kuyruk yağı olması gereken Adana usulü kebapla birlikte rakı açıkçası benim için  ilginç bir deneyim oldu. Gelibolulu Mustafa Ali’den (1541-1600) Aydın Boysan ve Vefa Zat’a kadar rakı gurmelerinin ortak fikri rakıyla ağır kebaplar yenilmemesi gerektiği yönündedir. Bana göre haklılar çünkü aynı gece kabuslarla bölük pörçük olan bir uyku tecrübem oldu.

Müzeyyen Ocakbaşı, kapalı alanı küçük, ilk katta bir kaç masa ve bir kenarda bir mangal var. Tuvaletlerin de bulunduğu ikinci kat biraz daha geniş. Yaz olduğu için bütün kapı ve pencerelerin açık olması nedeniyle mangalın ve birazda kömür kokusu üst katı sarmıştı. İşletmenin sunduğu ambiyans küçük ve nezih bir görüntü, ne çok konforlu ne de salaş.

Yemeklere gelince; mezelerin çok başarılı olduğunu söyleyemeyeceğim. Zaten kavun ve peynirle geçiştirip ezme, gavurdağı salatadan  ve yoğurtlu patlıcandan biraz tırtıkladık. Kebabın yanına bolca sumaklı piyaz soğan istedik. Öncesinde gelen ciğer ve kuzu şiş ve lavaş için bir eleştirim yok. Ancak içki masasında kemikli et olmasını doğru bulmuyorum. Pirzoladan öte kemikli ızgara kuzu eti. Mümkün olduğunca çatalla yenilecek şekilde küçük parçalardan oluşmalı veya sıyırma, parçalama işleri yapılmış olarak servis edilmelidir.

Artan et ve içki fiyatlarındanımdır, altıncısı en pahalısıydı. Ama sohbet keyifliydi.


Yenibir lezzet ve sohbette buluşmak üzere...
ÇAMUR ŞEVKETTE BİR KIR HAVASI

Geçmiş zamanlarda içkili yerlerin tabelalarında lokanta, restoran ifadesi yer alır içkiyi çağırıştıracak ifade yer almazdı. Eskişehir'de bunun örneklerini görmek mümkün. “Çamur Şevket” “Kör Kamil” bu kültürün günümüzdeki örnekleri olarak görülebilir. 

Çamur Şevket şehrin ortamından kaçmak için ideal bir yer. Eskişehir - Kütahya karayolu üzerinde yaklaşık on iki kilometre kadar. Hem şehrin gürültüsünden uzak hem de yakın. Ancak kara yolunun kenarında. Bahçesinde çiçek açmış meyve ağaçları ve henüz yaprak açmaya başlamış ağaçların altında oturmak başka bir huzur kaynağı. Yine her zamanki gibi ilk giden ben değildim. Hatta en son ben katıldım. 

Çamur Şevket meyhane mi? İçkili Lokanta mı? Açıkçası karar veremedim. Kapalı bir alanı var. Soğuk havalarda oturulabilir. Ancak ısıtma sistemleri hatta sobaları yok. Bahçesi geniş, birde kulübe var. Tek katlı, ahşap evcik gibi bir yer. İtalyanca sözlükte “gazino” kulübe evcik anlamına geliyor. Bu anlamda gazino denilebilir. Sözlükte “gazino” aynı zamanda müzikli lokanta anlamına da geliyor. Burada canlı müzik yok. Yüksek olmayan bir sesle müzik yayını var. Tabi iki içki de var, yemek de var. 

İçkilerimizi yudumlarken, açık hava, mis gibi bahar kokusu ile birlikte güzel müzikler eşliğinde batan güneşin grubunu izleme fırsatı olmadı. Çünkü akşama doğru hava bulutlanmış ve hızla soğumaya başlamış, rüzgarda çıkmıştı. Yıllardır gittiğim açık mekanlarda görürüm, üşüyenlere servis elemanları şal getirir. Ama hiç kullanmamıştım. Her ne kadar kalın giyinmiş olsam da, fermuarımı sonuna kadar sıkıştırsam da Mayısın sekizinde karşılaştığım bu soğuğa daha fazla direnemeyip bende bir tane istedim. Herkes birer ikişer sarınıp sohbete devam ettik. Izgaralar biter bitmez hızla kapalı alana geçip sohbetimizle içimizi, ortamın ısısıyla dışımızı ısıttık. 

Yemeklere gelince, ekiple buluştuğumda arkadaşlar siparişleri vermişler, mangallar yanmaya başlamış, masada çoban salata, roka, beyazpeynir ve yoğurt vardı. Elbette rakı. Daha ne olsun mangalın yanında ızgara, tepsilerde hazırlanmış köfte ve böbrek yatağı duruyordu. Izgaranın başında duranlar işi bilen olunca ve keyifle yapınca daha lezzetli oluyor. Kişi sayısı kadar mangala et konuluyor yenildikçe tekrar pişiriliyor. Yanına bolca közlenmiş biber, domates ve közde kızarmış ekmek olunca lezzet algısının üst sınırlarında bir yolculuğa çıkarıyor. Soğuk nedeniyle ızgaralar biter bitmez kapalı alana geçtik. İçeride karışık meyve, dondurmalı irmik ve sonunda çaylarımızı içip hesabı istedik. Makul bir hesap geldi.

Servisle ilgili hiç bir sorun yaşandığını hatırlamıyorum. Hatta ortalarda gezinen akbaş kırması bile masamıza o kadar sokulmadı. Soğuk nedeniyle zaten epey bir süre tek masa bizdik. Kalabalık zamanlarda servis nasıl olur, açıkçası bilmiyorum. Salatalar anlık yapılmış, roka güzelce yıkanmış ve ayıklanmış, peynir iyiydi. Tava yoğurdu kalıp olarak tabakta hiç bozulmadan geliyor, tekrar istediğimizde de aynı şekilde servis edildi. İyi bir muhabbetten başka insan ne ister ki... 
O da vardı. 


Başka muhabbetlere...

16 Nisan 2015 Perşembe

Rumeli Baharı’nda Balkan Havası


Rumeli Baharı’ndan bahsetmeye öncelikle yerinden ve girişinden bahsetmek istiyorum. Eskişehir’de herkesin bildiği ve ulaşımının çok kolay olduğu barlar sokağında bulunması zor olan ender yerlerden biri sanırım. Yeri tam olarak tarif edilmiş olsa da tabelasını diğer binaların arasından zor seçebildim. Keza daha önce gelmeyen bütün arkadaşlar aynı sıkıntıyı yaşamış. Girişi ise normal bir apartman dairesi, hatta bildiğimiz ev kapısı, zili çalarken tereddüt etmedim değil. Kapının açılmasıyla ise bambaşka bir dünyaya giridim. Karşılama son derece profesyoneldi. Sonradan eski öğrencimiz olduğunu öğrendiğim Süleyman masaya kadar eşlik etti. Ve herkesin gelmesiyle hoş sohbet, muhabbet, müzik ve yemek başladı.

İkramlar
Mezeler tanıdık biçimlerde farklı isimlerdeydi. Şakşukaya benzer kraker, kırmızıbiber dolmasına benzer kamber sarma… Veya biz milletçe çok seviyoruz başka tatları kendimizinkilere benzetmeyi. Muhammara, haydari, beyaz peynir, Çerkez tavuğu, patlıcan, bakla taze malzemelerden hazırlanmış mezelerimizdi. Özellikle baklayı çok beğendim, her yerde güzel yapamıyorlar. Ara sıcak olarak aldığımız Ohri ciğeriyle ağzımız şenlenmeye başladı. Kuzu sırt, manastır (ki ben madalyon diye hatırlıyorum) köfte, kırnaçe ve kebapçe daha önce tatmadığıma pişman olduğum lezzetlerdi. Tatlıyla çok aram olmamakla birlikte finalde gelen trileçeyi de beğendim. Genel olarak ikramlar konusunda, özellikle de ana yemeklerinde tekrar tekrar gidilmeye değer lezzetler sundular, ellerine sağlık.

Servis
Servis şimdiye kadar Eskişehir’de ender gördüğüm profesyonellikteydi. Bizimle ilgilenen servis görevlisi muhtemelen yaşının da getirdiği bir profesyonellikle masanın bütün ihtiyaçlarına yetiştiği gibi servis usulleri konusunda da kitabi bilgilere örnek olacak bir hizmet sundu. Açıkçası “yeni yetme” servis çalışanlarda zor rastlanır bir ağırbaşlılık çok hoşuma gitti; ne fazla ne de az ilgi. İşini benimsemiş ve meslekte tutunmuş böyle tecrübeli çalışanların işletmelerce daha çok takdir edilmesini isterim. Gösterilen bu ilginin (ve bilginin) sadece bizim masaya mı olduğuna da bakmadım değil; hayır, görüş alanımdaki herkese tam servis yapıldı.

Mekan
Zilini çaldığım kapı sert, açıldığında karşılaştığım manzara ise yumuşacıktı. Alt katta özel toplantılar için ziyafet odaları hazırlanmış ve güzelce dekore edilmişti. Yemek yediğimiz üst kat ise meyhane değil şık bir restorandı. Fazla abartılı olmayan dekorasyonu küçük düzenlemelerle güzelleştirilebilecek durumda. Ufak tefek sıkıntıları da Süleyman’a ilettik zaten. Yasal bazı durumlardan dolayı mekanın düzenlemesinde sorunlar yaşanmış ama düzeltilecek. Bir sonraki ziyaretimde daha hoş bir manzarayla karşılaşacağıma inanıyorum. Canlı müzik Balkan ağırlıklıydı. Sahneye arkam dönük oturduğumdan müzisyenleri pek izleyemedim ama sahnenin kurulduğunu ve canlı müzik olduğunu bilmesem taş plak çalıyor derdim, o derece güzel bir ses ve ekipti. Kişi sayımız az olduğu için muhabbetimizi de engellemedi ama geniş bir ekiple biraz sıkıntı yaratabilir. Balkona çıkarken müşterilerin üzerine alması için şalların kapı kenarına istiflenmesi gibi nüanslar da düşünülmüştü. Ve mekanı bütünleyen sahipleri; müşterileriyle teker teker ilgilenmeleri ve hoş sohbetleriyle geceye renk kattılar.

Fiyat
Çatlarcasına yediğimiz, onun da tadına bakalım bunun da diyerek masayı donattığımız bir gecede bu kadar uygun bir hesap gelmesi hepimizi çok şaşırttı.  Açıkçası yemeğin ve servisin bu kalitede olduğu bir yere herkes gelemeyebilir diye düşünmüştüm ama çoğu bütçeyi zorlamaz. Sevindim çünkü daha rahat tavsiye edebileceğim.


Velhasılıkelam, misafirlerimi götürebileceğim bir yer kazanmış oldum.

15 Nisan 2015 Çarşamba

ERKEN BAHARDA RUMELİ'DE BİR BAHAR AKŞAMI

Rumeli Baharı

Fiziksel Yapı

Baharın gelmesi an meselesi. Akademik Şikemperverler olarak mevsimle uygun bir buluşma olması anlamlı. Zaten önceden bildiğimiz ve tanıdığımız Süleyman’ın orada yönetici olması ve ısrarla bir akşam bizi mekanında görmek istemesi de bir başka unsur. Özel nedenlerden dolayı ekibimiz bu akşam sadece beş kişi. Meyhanede tüm grubun birbirlerini duyacak şekilde sohbet edebilecekleri ideal kişi sayısı. Öylede oldu. Akademik Şikemperverlerin diğer buluşmalarında olduğu gibi mekana yürüyerek gittim Barlar sokağında olduğunu söylemişlerdi. Birkaç tur attıktan sonra bulamayınca daha önceden gidenleri arayıp tarif etmelerini istedim. Çok yakınında olmama rağmen tabelasını görememiştim. Asansörle binanın üst katına çıktık. Salon oradaydı. İçeriye girildiğinde solda bir bar tezgahı, onun yanında müzik için sahne ve diğer taraflar ferah ve aralarında fazlasıyla boşluk olan altı ve sekizer kişilik masalar var. Salonun bir tarafı balkon. Balkon açılabilir camlarla kaplı, isteyenler kapalı balkonda oturuyor, balkonun yarısı açık. Orası da sigara içmek isteyenler için ayrılmış.

Üç kat olan mekanın her bir katı bir salon ve her salonunu adı ayrı (Rumeli, Vardar, Tuna). Az sayıda yemekli toplantılar için mükemmel bir fırsat sunuyor.

Alışkın olduğum meyhane masa ve sandalyelerinden çok içkili lüks bir restoran olarak ince bir zevkle dekore edilmiş. Duvarlarda az sayıda tablo ve Balkanlardan görüntülerin sürekli döndüğü bir televizyon var. Önceden gelen arkadaşlar ilk siparişleri ve rakıyı söyleyip açılışı yapmışlar. Yeni gelenler olarak masadaki yerimizi aldıktan sonra bir tepsiyle getirilen mezelerden seçimimizi yaptık.

Yemekler ve Hizmet

Yemek ve hizmetlerde hiç bir kusur yok. Zaten Süleyman heyecanla bizi bekliyordu. Kusursuz bir hizmet için hazırdı. Ayrıca sahipleri olan Bahar ailesiyle tanışıp sohbet etme fırsatı da bulduk. Bulgaristan göçmeni olan çift Bulgaristan ve Makedonya turu yapmışlar ve tekrarı için tarih bile belirlemişler. Doğdukları yerlere özlemle mönüye balkan yemekleri koymuşlar ve yemeklere balkanlara özgü isimlerde vermişler.  Mönüdeki yemeklerin deniz ürünleri hariç, çoğunun tadına baktık. Neler mi tattık? Genel olarak meze çeşitlerinden; Patlıcan Kraker, Peynirli Kanber Biber Sarma, Haydari, Beyaz Peynir, Çerkez Tavuğu, Muhammara, sürekli tazelenen kızarmış ekmek, yoğurtlu Zeytinyağlı Taze Bakla, Ohrid Ciğeri, Köz Patlıcan, Manastır Köfte, Kuzu Sırt, Kırnaçe, Kebapçe, Tritice, Meyve, çay, kahve (Bknz. http://www.rumelibahari.com). Tüm bunlar Yeni Rakı ve keyifle dinlenen, ne yüksek nede alçak sesle, ağırlıklı Rumeli Şarkıları eşliğinde yenilmesi ayrı hava katıyor.

Lezzet

Tattığım yemeklerden Manastır Köfte, Kuzu Sırt, Kırnaçe ve Kebapçe oldukça lezzetliydi. Ohrid ciğeri, daha önce gittiğimiz yerlerde yediğim ciğerlere göre  daha iyiydi. 
KÖR KAMİL’DE KELLE

Fiziksel Yapı

Yine Eskişehir , yine meyhane… Bu sefer Eskişehir ve meyhane denilince ilk akla gelen yer. Akademik Şikemperverler olarak gurubumuz her zamankinden daha kalabalık. Kör Kamil’i neden tercih ettiğimize gelince mevsiminde kelle yemek için. Klasik bir meyhane olan Kör Kamil’de meyhane adabına önem veren, müdavimleri genelde orta yaş ve üstü olan bir yer. Önceleri bayanların girmede tedirgin oldukları, günümüzde artık önemsenmemekte.

Meyhane tramvay çarşı durağına çok yakın. Ancak ara sokakta olduğu için kolaylıkla görülmüyor. Ancak kime sorsanız size söyler. Bu durum müdavimler için hiç sorun değil. Cuma gününün yoğun olacağını düşünerek önceden rezervasyon yapıp kelle istediğimizi bildirmemiz iyi oldu. Gittiğimizde hava soğuk olmasına karşın mekanın girişindeki balkon kısmı doluydu. Mekana 30-35 kişinin oturabileceği balkondan girilmekte, içeri girildiğinde soldan üst kat salona çıkılmakta, merdivenin altında tuvaletler, sağında mutfak var, Mutfakta yapılan her şeyi görebilecek şekilde açık. Mutfağın karşısında dörder kişilik masalar var. Masalarda örtüler ve baş tarafında rakı ve su şişelerini ve buz kovasını koymak için bir servant bulunmakta, bina eski bir bina olması nedeniyle ahşap tavan ve lambriler dikkat çekiyor. Duvarlarda fazla resim ve süsleme yok, sade sayılabilir. Renk olarak koyu kahverengi ve vernik boya ağırlıklı.

Yemekler ve Hizmet

Rezervasyona uygun yerimiz ayrılmıştı. Önceden gelen arkadaşlar içecek ve meze siparişlerini vermişler ve yavaştan muhabbete girmişlerdi. Kör Kamille ilgili internette ulaşılabilecek bilgilerde de sıklıkla vurgulandığı gibi pilaki, enginar, patlıcan salata, haydari masadaki yerini almıştı. Koyulaşan muhabbetle birlikte Arnavut Ciğeri ve sonrasında vazgeçilmez kelle geldi, Soğumaması için kellerin iki aşamada getirilmesini istedik. İlk sunumda kellerin eti ayıklanmış biçimde getirildi. Daha sonrası için kemikli getirilmesini istedik ve de öyle geldi. Doğrusu mezelere ve kelleye diyecek yoktu. Tüm grup aynı fikirdeydi.

Hizmet

1936’dan beri hizmet veren bir işletme olan Kör Kamil müdavimleri için yaşam boyu bir alışkanlık olmasının ardında yatan sırların neler olduğu bir araştırma konusu olabilir. Canlı müzik yok, masalarda örtü, çatal bıçak dışında lüks sayılabilecek bir ekipman, mefruşat, ambiyans vs. yok. Ancak yoğunluk nedeniyle olsa gerek hizmetteki kimi aksamalar dışında eleştirilecek bir durum yoktu.  Daha önce bir çok kez gittiğim için biliyorum.  Çoğu zaman daha siz istemeden, bazen farkına varmadan masadaki eksikler tamamlanır ve bir sonraki sipariş için olurunuz alınır.

Fiyat

Özetle, Eskişehir’de gittiğim çoğu yerden daha uygun. Verilen hizmete göre ucuz.


Yeni tat ve lezzetler için buluşmak üzere...

10 Nisan 2015 Cuma

Eskişehir’deki Geleneksel Meyhane Kültürünün İlk ve Son Temsilcisi Kör Kâmil



Eskişehir’in ilk meyhanelerinden, geleneksel meyhane kültürünü sürdürmeyi başaran yegâne mekân olarak Kör Kâmil’de akademik şikemperverlerin bir süredir başlattığı harekete dahil oldum. Davetleri ve kabulleri için tüm grup üyelerine teşekkür ederim. 
Kör Kâmil’in, şehir kulüplerinin yaygın olduğu Cumhuriyet’in ilk dönemlerindekine benzer bir lokal, kulüp havasını sürdürdüğünü söylemek mümkün olabilir. Kentin önde gelenlerinin, kalburüstü insanların, bürokratların, doktorların, avukatların gittiği bir meyhane burası. Siyaset, iş, bitmek bilmeyen Türkiye meseleleri, aşk, ayrılık, keder konuş(l)ur bu meyhanede...  Böylesi bir mekân, kimsenin ses tonunu yükseltmediği, abartılı davranışlarda  bulunmadığı seçkin bir meyhane bırakın Eskişehir’i, Türkiye’de kaç tane kalmıştır ki? Bu nedenle de meyhane adabının, mey geleneğinin sürdürülebildiği eşsiz bir ortam Kör Kâmil’de fazlasıyla mevcuttur. 
Esnaf lokantalarının dışında müziksiz yeme-içme mekânının neredeyse olmadığı bir dönemde yaşıyoruz. Bu nedenle Kör Kâmil herşeyden önce bu özelliği ile bile bilhassa tercih edilebilecek bir mekândır.  
Mütevazi ama niteliğinden ödün vermeyen bir meze seçkisi değişmeden her zaman mevcuttur. Fasulye pilaki, kereviz, tam yağlı koyun sütünden beyaz peynir olmazsa olmazlarından. Özellikle fasulye pilaki her mevsim bulabileceğiniz alamet-i farikalardan. Şubat ayında başlayıp hava sıcaklığına göre nisan ayına kadar sınırlı bir zaman diliminde bulabileceğiniz kelle ise Kör Kamil’in en öne çıkan lezzetlerinden biridir. Mevsiminde Balıkesir yöresinde yetişmiş kuzuların kellelerini getiren mekânda kelle yemek istiyorsanız gündüz telefonla arayıp ayırtmanız gerekiyor. Aksi halde bulmanız mümkün değil. 
Yıllardır değişmeyen servis personelinin tamamı meyhane profesyoneli. Ellerinden geldiğince güleryüzlü ve imkan dahilinde tüm isteklerinize yanıt verebilen bir esneklikleri var. Mekan dekorasyon açısından ve mimari açıdan yalın bir yapıya sahiptir. İnsanı ezmeyen, sade bir konfor arayanlar için içten samimi bir dokusu vardır. Bu nedenle şimdilerde moda olan abartılı dekorasyon ve mekan tasarımı olan pek çok yeme-içme mekanına göre gösterişten uzak kalmayı yeğlemek, ancak kaliteyi, lezzeti ve samimiyeti öne çıkarmak Kör Kamil’in en önemli özelliklerinden biridir. Damak tadı açısından doyurucu olmayan pek çok yeni yetme mekâna inat fiyat, kalite performansı açısından meyhaneler arasında tartışmasız en tercih edilesi yer Kör Kamil’dir.