ÇAMUR ŞEVKETTE BİR KIR HAVASI
Geçmiş zamanlarda içkili yerlerin tabelalarında lokanta, restoran ifadesi yer alır içkiyi çağırıştıracak ifade yer almazdı. Eskişehir'de bunun örneklerini görmek mümkün. “Çamur Şevket” “Kör Kamil” bu kültürün günümüzdeki örnekleri olarak görülebilir.
Çamur Şevket şehrin ortamından kaçmak için ideal bir yer. Eskişehir - Kütahya karayolu üzerinde yaklaşık on iki kilometre kadar. Hem şehrin gürültüsünden uzak hem de yakın. Ancak kara yolunun kenarında. Bahçesinde çiçek açmış meyve ağaçları ve henüz yaprak açmaya başlamış ağaçların altında oturmak başka bir huzur kaynağı. Yine her zamanki gibi ilk giden ben değildim. Hatta en son ben katıldım.
Çamur Şevket meyhane mi? İçkili Lokanta mı? Açıkçası karar veremedim. Kapalı bir alanı var. Soğuk havalarda oturulabilir. Ancak ısıtma sistemleri hatta sobaları yok. Bahçesi geniş, birde kulübe var. Tek katlı, ahşap evcik gibi bir yer. İtalyanca sözlükte “gazino” kulübe evcik anlamına geliyor. Bu anlamda gazino denilebilir. Sözlükte “gazino” aynı zamanda müzikli lokanta anlamına da geliyor. Burada canlı müzik yok. Yüksek olmayan bir sesle müzik yayını var. Tabi iki içki de var, yemek de var.
İçkilerimizi yudumlarken, açık hava, mis gibi bahar kokusu ile birlikte güzel müzikler eşliğinde batan güneşin grubunu izleme fırsatı olmadı. Çünkü akşama doğru hava bulutlanmış ve hızla soğumaya başlamış, rüzgarda çıkmıştı. Yıllardır gittiğim açık mekanlarda görürüm, üşüyenlere servis elemanları şal getirir. Ama hiç kullanmamıştım. Her ne kadar kalın giyinmiş olsam da, fermuarımı sonuna kadar sıkıştırsam da Mayısın sekizinde karşılaştığım bu soğuğa daha fazla direnemeyip bende bir tane istedim. Herkes birer ikişer sarınıp sohbete devam ettik. Izgaralar biter bitmez hızla kapalı alana geçip sohbetimizle içimizi, ortamın ısısıyla dışımızı ısıttık.
Yemeklere gelince, ekiple buluştuğumda arkadaşlar siparişleri vermişler, mangallar yanmaya başlamış, masada çoban salata, roka, beyazpeynir ve yoğurt vardı. Elbette rakı. Daha ne olsun mangalın yanında ızgara, tepsilerde hazırlanmış köfte ve böbrek yatağı duruyordu. Izgaranın başında duranlar işi bilen olunca ve keyifle yapınca daha lezzetli oluyor. Kişi sayısı kadar mangala et konuluyor yenildikçe tekrar pişiriliyor. Yanına bolca közlenmiş biber, domates ve közde kızarmış ekmek olunca lezzet algısının üst sınırlarında bir yolculuğa çıkarıyor. Soğuk nedeniyle ızgaralar biter bitmez kapalı alana geçtik. İçeride karışık meyve, dondurmalı irmik ve sonunda çaylarımızı içip hesabı istedik. Makul bir hesap geldi.
Servisle ilgili hiç bir sorun yaşandığını hatırlamıyorum. Hatta ortalarda gezinen akbaş kırması bile masamıza o kadar sokulmadı. Soğuk nedeniyle zaten epey bir süre tek masa bizdik. Kalabalık zamanlarda servis nasıl olur, açıkçası bilmiyorum. Salatalar anlık yapılmış, roka güzelce yıkanmış ve ayıklanmış, peynir iyiydi. Tava yoğurdu kalıp olarak tabakta hiç bozulmadan geliyor, tekrar istediğimizde de aynı şekilde servis edildi. İyi bir muhabbetten başka insan ne ister ki...
O da vardı.
Başka muhabbetlere...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder